Kendinizi Tanıyor musunuz?
Vücudumuza giren mikroorganizmalar, virüsler bizleri enfekte edebilir. Bakterilerle antibiyotik kullanarak, virüslere karşı da antikor üreterek savaşırız. Bu savaşta öncülük eden bağışıklık ( immün ) sistemimizdir. Bağışıklık sistemimizin dışarıdan gelen saldırıları ayırt edebilmesi büyük önem taşır. Bize ait olan hücreleri de yabancı olarak görüp saldırıya geçebilirler. Tam o sırada vücudumuzda kimlik tanımlama hatası başlar. Vücut protein ya da o hücrenin kendisine ait olduğunu unutur. Can havliyle saldırıya geçer. Tatatatammmmm dost ateşi başlamıştır. Düşman yerine kendisine saldırdığından habersiz şekilde devam eder. Bunun sonucunda otoimmün hastalıklar ortaya çıkar.
Otoimmün hastalıklarda doktorlar bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanırlar.
İmmünosüpresanlar yüzünden düşmanlara daha da açık haldesinizdir. Böbrek işlevlerinde azalma, solunum sistemi hastalıkları, diyabet riski artar. Tedavi süreci hastalıktan daha beter görünmedi mi ? İşin entresan tarafı nedendir bilinmez otoimmün hastalıklar kadınlarda erkeklere göre daha yaygın görülmektedir.
Graves hastalığı bunlardan biridir. Bağışıklık sistemi TSH reseptörü üzerine etkili antikorlar üretmeye başlar. Aklınıza büyük ihtimal reseptörün bloke edildiği gelmiştir. Ancak bu sefer tam tersi şekilde TSH’yi taklit ederek reseptörü aktive ederler. Reseptör uyarılır, böylece tiroit bezi hormon üretmeye başlar; TH’ler. Bu hormonlar tüm vücuda yayılarak hücrelerin oksijen kullanma kapasitesine etki ederek enerji metabolizmamızı düzenlerler. Tüm doku hücrelerimizde TH reseptörelerinin bulunabileceğini düşünürsek, tiroit hormonları vücutta geniş kapsamlı etkiler yaratabilmektedir.
Graves hastalarında TSH’yi taklit eden antikor saldırısı tiroit bezinin daha fazla TH üretilmesini sağlar. Bunun sonucunda hipertiroidi dediğimiz durum meydana gelir.
Hipertiroidin farklı nedenleri de olabilir. Ancak Graves bunlardan en çok rastalananıdır.
Hipertiroidi hastasında kalp ritmi ve kan basıncında artış,çarpıntı, kas güçsüzlüğü, ellerde titreme, gözlerde fırlama, kilo kaybı gibi belirtiler görülür. Hatta çoğu hasta da gözle görülebilir düzeyde guatr gelişir.
Günümüzde Graves hastalığının tedavisi için genellikle immünosüpresan kullanılmasını gerektirmeyen tedaviler uygulamakta. Tiroit bezinin çalışmasını baskılayan ilaçlar kullanılıyor. Ayrıca beta blokerlar ile de kalp ritmi ve kan basıncı yavaşlatılıyor. Böylelikle riskli durumların önüne geçilmesi hedefleniyor. Bazen de radyoaktif iyot ile tiroit bezi kısmen tahrip edilebiliyor ya da tiroit bezi tamamen çıkarılabiliyor. Vücudumuzun neden olduğu bu hastalığa modern tıp sayesinde çözüm bulmuş oluyoruz.
Hastalığın 1835’te tanımlandığını düşünürsek modern tıp olmadığı zamanlarda durum bu kadar da kolay sayılmazdı. Gözleri dışarı çıkmış, psikiyatrik belirtileri olan insanları görenler; şeytanın insan ruhunu ele geçirdiğini söylüyorlardı. Ne mutlu bize ki şuan modern tıp sayesinde hastalıkların çaresi var.
Sağlıkla kalın.